Side
Antalya ili
Manavgat ilçesin sınırlarında yer alan Side beldesi'deki antik kent.
Side'nin M.Ö.VII yüzyıldan önce kurulduğu sanılmaktadır. Anadolu
tarihleri içerisinde Side, diğer Pamphylia kentleriyle aynı
aşamaları geçirmiştir. Yunanlılar M.Ö. VII yüzyıl göçler sırasında
Side'ye gelmişlerdir. Eldeki yazıtlara göre M.Ö. III yüzyıla kadar
kente özgü bir dil konuşmuşlardır. Hala tam olarak çözülemeyen bu
dil Hint-Avrupa dil ailesindendir.

Tarihçe [değiştir]"Side"
adı Anadolu dilinde "Nar" anlamına gelmektedir. Bu özellik ve
belgede bulunan bazı yazıtlardan elde edilen bilgiler Side tarihinin
Hititlere kadar uzandığını göstermektedir. Fakat Anadolunun en eski
yerleşim birimlerinden biri olan Side'nin İ.Ö.VII yy'dan önce
kurulduğu da söylenmektedir. Anadolu tarihleri içerisinde Side,
diğer Pamphylia kentleriyle aynı aşamaları geçirmiştir. Yunanlılar
İ.Ö. VII yy. göçler sırasında Side'ye gelmişlerdir. Eldeki yazıtlara
göre İ.Ö. III yy' a değin de kente özgü bir dil konuşmuşlardır. Hala
tam olarak çözülemeyen bu dil Hint-Avrupa dillerindendir. Side İ.Ö.
VI yy'ın ilk yarısında Lidyalıların, İ.Ö. 547-546'da da Persler'in
egemenliğine girmiştir. Pers yönetiminde gelişen kent. İ.Ö. 334' de
İskender'e teslim olunmuştur.İskender'in ölümünden sonra
Antigonus'un (323-304). Ptolemaioslar'ın (301-215). İ.Ö. 215'ten
sonrada Suriye Krallığı'nın denetimi altına girmiştir. İ.Ö. II yy.
da Ptolemaioslar'ın güçlü savaş ve ticaret filoları sayesinde en
parlak dönemini yaşayan kent, bu sürede imar edilip bir bilim ve
kültür merkezi haline getirilmiştir. İ.Ö. 188'de Apameia Barışı ile
Bergama Krallığı'na bırakılan Side, Doğu Pamfilya bölgesiyle
birlikte bağımsızlığını korumuş, büyük ticaret donanmasıyla refaha
ve zenginliğe kavuşmuştur. İ.Ö. 78'den sonra Roma egemenliğinde
bulunan kent, İ.S. II. Ve III. yy'larda bölgenin ticaret merkezi
oldu. Özellikle köle ticaretinin sağladığı zengin ve parlak bir
dönem yaşandı. II. yy boyunca bir bilim ve kültür merkeziydi. Suriye
krallarından VII. Antiokhos, tahta geçmeden önce burada eğitim
gördü. Kral olduğu zaman ( İ.Ö. 138 ) Sidetes adını aldı. Bu devre
kadar başta Athena ve Apollon olmak üzere Afrodit, Ares, Asklepios ,Hegeia,
Kharitler, Demeter, Dionisos, Hermes gibi birçok tanrıya inanıp
tapan Side'liler İ.S. 4.yy'da hristiyanlaşmaya başlamışlardır. Side,
İ.S. V. yy'da Pamfilya Metropolisi ( Piskoposluk Merkezi ) olunca,
5. ve 6. yy'da en parlak devrini yaşamıştır. Bu gelişim VII. IX.
yy'lar arasında Arap akınları ile son bulmuştur. Kazılar sırasında
büyük bir yangın ve çok sayıda deprem izlerine rastlanmıştır. Arap
istilası, doğal afetler kentin terk edilmesine yol açmıştır. XII.yy'da
Arap coğrafyacısı Idrisi] burayı ölü bir kent olarak göstermekte ve
Yanmış Antalya olarak tanımlamaktadır. İdrisi'ye göre 1150'ye doğru
kent halkı Side'den göç etmiş, XII.yy'da Side tümüyle
boşaltılmıştır. 13.yy'da Selçuklular'ın 14.yy'da ise Hamitoğulları_Beyliği
ve Tekelioğulları'nın egemenliği altına giren Side'de bu devirlerde
yerleşim olmamıştır. 15. yy'da kesin olarak Türk topraklarına
katılmıştır. Ancak ne Osmanlılar nede Selçuklular Side'de
oturmadıklarından, yarımada üzerinde Selçuklu ve Osmanlı dönemine
ait eserlere rastlanmaz. 1895 yılında, yarımadanın uç kısmına bir
köy kurularak Girit Adası’ndan gelen göçmenler buraya
yerleştirilmişlerdir. Bugünkü köyün çekirdeğini oluşturan küçük köy
zamanla tüm yarımadayı kaplamıştır.Antik yapılarıyla kendine özgü
mimarisiyle, köy evlerinin bir arada bulunması sonradan "Selimiye"
adını alan Side'nin turizme açılmasında büyük rol oynamıştır. Side
tarihin derin izlerini taşıyan bir kenttir.
Kazılar
sırasında büyük bir yangın ve çok sayıda deprem izlerine
rastlanmıştır. Arap istilası, doğal afetler kentin terk edilmesine
yol açmıştır. XII. yüzyılda Arap coğrafyacısı İdrisi burayı ölü bir
kent olarak göstermekte ve Yanmış Antalyaolarak tanımlamaktadır.
İdrisi'ye göre 1150'ye doğru kent halkı Side'den göç etmiş, XII.
yüzyılda Side tümüyle boşaltılmıştır. 13. yüzyılda Selçuklular'ın,
14. yüzyılda ise Hamitoğulları ve Tekelioğulları'nın egemenliği
altına giren Side'de bu devirlerde yerleşim olmamıştır. 15. yüzyılda
kesin olarak Türk topraklarına katılmıştır. Ancak ne Osmanlılar ne
de Selçuklular Side'de oturmadıklarından, yarımada üzerinde Selçuklu
ve Osmanlı dönemine ait eserlere rastlanmaz.
1895 yılında,
yarımadanın uç kısmına bir köy kurularak Girit Adası’ndan gelen
göçmenler buraya yerleştirilmişlerdir. Bugünkü köyün çekirdeğini
oluşturan küçük köy zamanla tüm yarımadayı kaplamıştır. Antik
yapılarıyla kendine özgü mimarisiyle, köy evlerinin bir arada
bulunması sonradan "Selimiye" adını alan Side'nin turizme
açılmasında büyük rol oynamıştır.
Side'deki
ayakta kalan eserlerden bazıları: Büyük Kent Kapısı ,Doğu Kapısı ,Su
Kemerleri ,Büyük Anıtsal Çeşme ,Agora ,Anıtsal Kütüphane ve Devlet
Agorası ,Piskopos Sarayı ve Bazilikası ,Vespasianus Çeşmesi ,Üç
Havuzlu Çeşme ,Tiyatro ,Men apınağı ,Baküs Tapınağı .
Side Müzesi :
Roma döneminde inşa edilen hamam kompleksi üzerine, son yıllarda
yapılan küçük restorasyonlarla Side Müzesi kurulmuştur. Müze’ye doğu
yönünde bir kapıyla girilir. Daha sonra tabanı taşlarla kaplı ve
hamamın ikinci tepidariumu olduğu anlaşılan bir avludan geçilerek
büyük bir bahçeye çıkılmaktadır. Bu avlunun etrafında ve bahçenin
içinde Side’de yapılan kazılarda bulunan lahitler, sütunlar,
büstler, torsolar, yazıtlar, heykeller, heykel kaideleri, sütun
başlıkları, frizler, rölyefler ve steller görülmektedir.Müze bahçesi
aslında Roma Hamamı’nın jimnastik salonu ve palaestrasının
avlularıdır. Tabanı mermer parçaları ile kaplı olan bu avluların
içindeki en önemli eser, avlunun kuzey duvarında görülen denizler
tanrısı Poseidon'un mitolojik öykülerinin yer aldığı friz serisidir.
Burada tanrı ve tanrıçaların doğayla olan ilişkileri tasvir
edilmektedir.
VİDEO İZLE
|